Akademik Tekelcilik

Gözen Esmer
Teori Yazı İşleri Müdürü

Ülkemizde akademinin durumu özellikle liyakat, yayın niteliği açısından tartışılıyor. Yıllardır yapılan bu tartışma bizim üniversitelerimiz neden düşük sıralarda veya neden bu kadar az uluslararası yayın var gibi sorularla şekilleniyor. Bu tartışmalara postmodernizmin de etkisiyle yeni bir tartışma eklendi. Esasında bu bir tartışma değil, daha çok bir sorun. Sanıyorum “akademik tekelcilik” ifadesi bu sorunu tanımlıyor.

Akademideki statükoculuktan ve modern tarikatçılıktan kaynaklanan bu sorun kendisini sosyal medyada fikirlere karşı ciddiyetsiz yorumlarla, açıklamalarla gösterebiliyor. Örneğin, siz bir konuda çalışıyorsunuz, yayın yapıyorsunuz ve o konuda sadece kendilerinin yayın yapma hakkı olduğunu öne süren bir akademik çevre sizin yayınınızı daha okumadan, sadece kapağına, başlığına bakarak sosyal medyadan kahkahalarla eleştirebiliyor.

Akademideki postmodern tarikat şeyhlerinin her eleştiriye ciddiyetsiz düzeyde cevap vermeleri, Aydınlanma ve Devrim korkularını ve alaycılık arkasına gizlenen zavallı saldırganlıklarını gösteriyor. Fikre fikirle karşılık verilir; ben yaptım oldu, bu konuda söylenecek her şeyi söyledim ve tartışma bitti; artık herkes biat edecek anlayışı sanırım “tarikat şeyhleri” tarifimizi açıklıyor. Entelektüel dünya postmodernlerin, neoliberallerin ve gericilerin diledikleri gibi at koşturabilecekleri ve bilimsel sosyalistlere yasaklama cüretinde bulunacakları bir alan değil ve hiçbir zaman da öyle bir alan olmayacak.

Peki bu düzeysizlik nereden kaynaklanıyor?

Eskiden meslek loncaları bir çıkar grubu olarak sırlarını söylemezdi. Bu sayede kendi işlerinde tekel oldular ve bir tarikata dönüştüler ve nihayetinde üretici güçlerin ilerleyişine engel oldular. Akademik tekelciler de benzer şekilde bilgi ve teori üretiminin gelişmesini ve farklılaşmasını engelliyorlar. Çalışma yapan insanlara bir çember çiziliyor ve orada “özgürce” koşma izni veriliyor. O çemberi aşanlara ise tepki alaylarla sonuçlanıyor.

Kurulan bu çıkar grubu kendi alanlarında yeni bir fikrin, dahası mevcut fikrin ağırlığını değiştirecek fikirlerin olmasına izin vermiyor çünkü tekeline aldığı alanla var oluyor.

Düşünmenin kuralı ve disiplini olduğu gibi, fikir tartışmasının da bir disiplini ve kuralı vardır. Bu yolla yapılan tartışmalar sayesinde de hakikatin ışığı doğar. Nedir o kural? Fikre fikirle cevap vermek. Bir araştırmayı, bir yayını okumadan alay etmek ise bu kuralı ortadan kaldırıyor.

Neoliberalizm senelerce bilimsel sosyalistleri tek tipçilikle suçladı. Ancak bugün yaşam tarzlarından iletişime, bilgiyi öğrenme ve kullanma yeteneklerinden akademik araştırmaya kadar her yerde tek tip bir tarzı dayatıyor. Postmodern tarikatçılık yarattığı iptal kültürüyle kendisine yapılan her türlü eleştiriye alayla ve aşağılamayla cevap veriyor.

Bu yazımızla bir çağrıda bulunalım: Sosyal medyada ciddiyetsiz söylemlerde bulunmak yerine fikir tartışması yapalım. Çünkü “barika i hakikat müsademe i efkardan doğar.”

İdeolojiler