Dünya Halklarının Yükselen Anti-emperyalist Duygularını Somut Politika Önerilerine Dönüştürebilecek Tartışma Alanları

Prof. Dr. Ali Murat Özdemir

 

Prof. Dr. Ali Murat Özdemir'in Rusya'da düzenlenen Çok Kutupluluk Konferansı’na sunduğu tebliği yayınlıyoruz.

Bugün dünyada emperyalizm karşıtlığının arttığını görüyoruz. Ancak artan emperyalizm karşıtlığına rağmen, dünya halklarının emperyalizm karşıtlığını somut politika önerilerine dönüştürebilecek tartışma alanlarında bir artış gözlemlemiyoruz. Bu kısa konuşma emperyalizm karşıtlığını somut politika önerilerine dönüştürebilecek tartışma alanları önermektedir.

Bunlardan ilki borç emperyalizmi diyebileceğimiz bir husustur. Bugün artan küresel borçluluğa rağmen (1970’lerde Latin Amerika’daki başarısız oluşumu bir kenara koyarsak) borçluların küresel bir örgütü bulunmamaktadır. Oysa ki doların altına endekslenmediği bir dünyada, borç verenlerin değer üretmeden borç verdiği, borç alanların ise borçlarını değer üreterek ödemek durumunda olduğu söylenebilir. Şunu demek istiyorum: Borç verenler borç alanlara aktardıkları parayı, onlara aktarmak yerine, iç piyasalarda kullansalar karşılaşacakları şey yüksek enflasyon olacaktır. Altın standardının kaldırıldığı 1971 senesine bir de -1990’lardan sonra ortaya çıktığı haliyle- finansallaşma sürecini ve bunun gereği olarak merkez bankalarına ve sair kuruma verilen “ulusal alan dışından gelen çıkarların savunulması” görevini eklediğimizde, karşımızdaki durum vahim bir hale gelecektir. Gelinen noktada eşitler arasında sözleşme temelli iktisadi bir ilişki değil, bariz istismar ve sömürü düzeneği bulunmaktadır. Öyleyse, alacaklıların örgütleri varken borçluların örgütleri bulunmaması nedeniyle, “dünya çapında borçlu devletler örgütü kurulması” meselesi tartışılmalıdır. Söz konusu tartışma konusuna “Altın Standardına” geri dönüş ve “belirli bir devlete uluslararası düzlemde senyoraj hakkı benzeri imkanlar tanıyan düzeneklerin yasaklanması” alt başlıkları da eklenebilir.

İkinci olarak fikri mülkiyet haklarının nasıl olup da gelişmekte olan ülkelerde kalkınma sorunlarını artırdığı tartışması öne çıkarılabilir. Bu kapsamda merkez kapitalist dünyanın, dünyanın geri kalanına ait ne varsa bedelsiz talan edip kalkındığı unutulmamalı, fikri mülkiyet hakları meselesi, bu kapsamda daha eşitlikçi bir şekilde yeniden düşünülmelidir.

Üçüncü olarak, uluslararası göç ve iltica düzeni hakkında tartışmalar ve öneriler öne çıkartılabilir. Unutmamak gerekir ki liberalizmin ve dolayısıyla günümüzün emperyalist küreselleşme dalgasının kendisini meşrulaştırmak için verdiği söz (ürettiği ütopya) üretim unsurlarının serbest dolaşımıdır. Üretimin unsurlarını oluşturan para ve benzeri araçlar, hammaddeler, fikirler, hizmetler serbestçe dolaşırken, üretimin en temel unsuru olan emeğin, “azgelişmekte olan devletlerin” sınırlarına hapsedilmesi, -bizi bir kenara bırakın- neo-liberal söylem açısından bir çelişki teşkil etmektedir. Pek çok durumda mültecilerin varmak istediği merkezler/şehirler, kolektif emperyalist bloğu oluşturan ülkelerin başkentleridir. Zaten bu insanların ülkeleri de kolektif emperyalist yayılma nedeniyle yaşanamaz hale gelmiştir. Öyleyse bu kısa konuşmada önerebileceğimiz son tartışma konusu da “emeğin uluslararası dolaşım sürecinde kolektif emperyalist ülkeler tarafından dikilen engeller” başlığını taşımalıdır.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

 

Güncel
Etiketler
Çok Kutupluluk; anti-emperyalizm; Rusya;