ABD ekonomisi: Yeşil dikdörtgen kâğıt masalı

Martin Berger
Çeviri: Kurtuluş Özgür Yıldız

Seçilmesi sonrası yaptığı ilk başkanlık konuşmasında, hâlâ görevini bir biçimde sürdürmekte olan ABD Başkanı Donald Trump, Amerika’nın dünyayı kendi pahasına zenginleştirdiğini açıkladı. Görev süresi boyunca ABD’nin AB, Çin ve diğer kimi devletlerle olan ticaret dengesine atıfta bulunarak bu bakışın altını sürekli yeniden çizdi. Trump yönetimi, Amerika ile bir ticaretiniz varsa karşılığında ondan bolca silah almaya zorunlu olduğunuza kendini ikna etmiş durumda.

Peki, Amerika dünyayı kendisi bedel ödeyerek mi zenginleştiriyor? Yoksa tam tersi mi?

Yapılan açıklamaya göre ortalama bir Amerikalının günlük kazancı 130 dolar ki bu düzey ABD'yi yüksek kazanç potansiyeli olan ülkeler sıralamasında en tepeye yerleştiriyor. Buna karşılık Çin, para birimi gerçek satın alma gücüyle dikkate alındığında günde 20 dolar ve Hindistan ise 10 dolar düzeyindedir.

Dünya ekonomisi hakkında az çok bilgi sahibi olan herkes ticaret dengesinin ülkenin ihracatından ithalatının çıkarılmasıyla bulunduğunu bilir. Bir ülkeden bir şey satın almak istiyorsanız, önce bir üçüncü ülkeye değerli bir şey satmış olmanız gerekmektedir. Ancak, ABD, bu ticaret oyununda en uzun süre oldukça benzersiz bir konumda olmuştur. Vaşington başka bir ülkeden bir şey satın almak istediğinde, yapması gereken tek şey daha fazla yeşil dikdörtgen kâğıt basarak bunları mallarla değişmektir. Bu düzenin ABD için son derece kârlı olduğunu söylemeye gerek yok çünkü bunlardan istediğiniz kadar basabilirsiniz. Bu nedenle, 22.5 trilyon dolar olan millî borcu hâlâ artmaktadır çünkü bunlar uluslararası pazarda gerçek mallarla değiştirilen kâğıt miktarıdır. Son zamanlarda Cumhuriyetçiler ve Donald Trump'ın, mali muhafazakârlığı tamamen terk ettikleri ve Demokratlarla işleri çok daha beter hale getirmeye uğraştıkları ortaya çıktı. Bunun anlamı, 2026 yılına kadar ABD ulusal borcunun 30 trilyon dolar seviyesine ulaşmasıdır. Bu rakamı kabaca yüze bölerseniz, bu yeşil dikdörtgen kâğıtların ne kadarının yurtdışında kullanıldığını bulabilirsiniz.

Bir doların satın alma gücündeki gerçek düşüşün yılda %18 tahmin ediliyor olmasının nedeni budur. Son zamanlarda altının daha pahalı olduğunu fark etmişsinizdir. Artan altın fiyatı değil, gözlemlenmekte olan şey doların düşen satın alma gücüdür. Bu düzenbazlık ABD’ye yıllık kabaca ortalama 11 trilyon dolar kâr sağlıyor. Elbette bu zenginleşmenin bedelini, Vaşington tarafından soyulduğunu hisseden dünyanın geri kalanı ödüyor; AB, euro ile dolara karşı bir denge sağlamaya çalışıyor, ancak özel bir başarı elde edemedi. Bu başarısızlığın iyi bir gerekçesi var; eğer ABD yeşil dikdörtgen kâğıtlarıyla gerçek mal satın alma yeteneğini kaybederse ABD ekonomisinin darmaduman olması çok sürmez.

Ancak ABD ekonomisinin ayakta kalması için olası rakiplere karşı koymaktan çok daha fazlası gerek ki o da diğer ülke ekonomilerinin etini kemiğinden silah zoruyla ayırmayı sağlayan köklü kapitalist gelenekle sağlanır. Ukrayna artık yalnız bir addır. Suriye, Venezuela ve Afganistan, ABD'ye karşı çıt çıkaramayan diğer ülkelerle birlikte sıradalar.

Diğer yandan bu noktada ABD silahları işe, eğer karışacaksa, çok çok sonra karışır. Vaşington öncelikle dış pazarlara erişmek için yumuşak gücün ince sanatını istismar eder. Adına bakarak bu taktiklerde nazik bir şey olduğu sanılmamalıdır, çünkü dış müdahaleye açık hale getirmek için bir toplumun sosyal dokusundaki bütün deliklere girilir.

İçinde bulunduğumuz gün ve çağda soygundan bahsedildiğini duymamakta, bunun yerine “halk ayaklanmaları” sonucunda iktidara gelen “demokratik olarak tanınan” liderlerin gece gündüz batılı güçler tarafından övüldüğünü görmektesiniz. Kameralar kayıttan çıktığında özel çıkar alanları açgözlü bir gülümsemeyle devreye girmekte.

Temel olarak, yumuşak güç kullanarak istediğinizi elde edebilirsiniz. Orta Asya'da başka bir askerî üsse mi ihtiyacınız var? Orada “demokrasiyi desteklemeye” başlayın! Hidrokarbon geçiş yollarını kontrol etmek istediğinize karar verirseniz, Gürcistan, Türkiye veya Yunanistan'da “hak ve özgürlüklerin" iyileştirilmesine yönelik bir adım atın. Temel olarak, insan hakları veya demokratik değerlerin iyileştirilmesinde "dışarıdan yardım” almamış ülke yoktur ya da ABD evreninde böyle sanılıyor.

Vaşington, ilerlemek istediği yeri gündemine aldıktan sonra yerel seçkinlere yaklaşarak, cömert vaatler veya bazı kazançlar uğruna değerlerinden ödün verebilecek kişileri bulur. Ajan olarak nitelenemeyecek bu insanlar ABD için kesinlikle faydalıdır. Yerel seçkinlerin sayı ve güç açısından yetersiz olması durumunda Vaşington kendi yararlı insanlarını sahaya sürebilir. ABD'de dünyanın herhangi bir ülkesinden gelmiş göçmen bulma sorunu bulunmamaktadır. Ukrayna, Afganistan, Letonya veya Litvanya'da yeni bir başkana mı ihtiyacınız var? Dile, olsun. Hortumcu Yuşçenko yeni eş mi istiyor? Tabii, ne demek!

ABD, ardından hedef ülkede gazeteci havuzu oluşturarak ya da yeterli sayıda yoksa bunları eğiterek medya üzerinde kontrol kurarak yola devam ediyor. Bunlar, boğazlarından ABD yardımları veya George Soros fonlarıyla birlikte değerler sisteminin de geçebileceği kadar genç olmalıdır. Sonra biraz eğitim ve işte oldu! Başka bir ülkede artık gerçeğin sahibi olma ya da onu kontrol etme “tekelini” oluşturmuş olursunuz. Son zamanlarda ABD; Ukrayna, Moldavya, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve benzeri ülkelerde “medya özgürlüğünü” iyileştirmeye bir servet harcıyor. ABD, sadece bu yıl, Orta Asya'da “bağımsız medya kaynakları” oluşturmaya 15 milyon dolar yardım yaptı. Toplamda Vaşington’un bu yıl bölgedeki medya faaliyetlerini iyileştirmek için harcayacağı bütçe 850 milyon dolar kadar. Bunun 500 milyon doları Afganistan'a, 200 milyon doları Pakistan'a, 80 milyon dolar Bangladeş'e ve 16 milyonu C5+1 girişimine tahsis edilecektir. Ayrıca 11 milyon dolar, Batı yanlısı medya kişiliklerinin “mesleki eğitimini” geliştirmeye vaat edilmiş durumdadır.

ABD Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz günlerde Amerikalı gazetecilerin diğer ülkelerdeki meslektaşlarını eğiteceklerini açıkladı, böylece ikincisi “dezenformasyona karşı daha iyi karşı koyabilecek.” Bu, 2014'ten bu yana bilinen ve kendini “tam zamanlı araştırmacı gönüllü grubu” olarak ilan eden Bellingcat'in temel amacıdır. Bazı kaynaklar, bu grubun eski Amerikan ve İngiliz istihbarat görevlilerinden ve özel istihbarat şirketleri çalışanlarından oluştuğunu ileri sürüyor. Bu grubun mali destekçileri hakkında bir bilgi olmasa da George Soros'un sahip olduğu Açık Toplum Vakfı ile birlikte ABD ve İngiliz devletlerinin fon vaatlerinin varlığı bilinmektedir.

Açıkça görüldüğü üzere Vaşington, rejim değişikliklerini desteklemek ve bunların lehine manşetler attırmak için yeşil dikdörtgen kâğıt sıkıntısı çekmemektedir. Bu gündemi kolaylaştırmak için on yıllardır alışveriş araçlarını mükemmelleştiren binlerce düşünce kuruluşu var. Ve yenileri de sürekli yaratılmakta. Yani, Vaşington dünyanın geri kalanı ile tek damla ter dökmeden yeşil dikdörtgen kâğıtla ticaret yapmaktadır.

 

Serbest gazeteci ve jeopolitik analist Martin Berger, çevrimiçi dergi “New Eastern Outlook" için yazmıştır.

Ekonomi